EZOTERİZM’İN İSLAM DÜNYASINA YANSIMALARI (BÂTINİLİK)
Bir önceki yazımda Eski Mısır Tanrısı Thoth ve Ezoterizm üzerinde önemli ve dikkat çekici bilgiler vermiştim. Bu bilgiler ışığında ezoterizm hakkında önemli saptamalar yapma fırsatı sunmuştuk. Ezoterizmin hemen hemen her dinde var olduğunu ve o dinlere inanan insanlar tarafından belli gruplar halinde yaşatıldığından bahsetmiştim. Bu yazımda ise ezoterizmin İslam dünyasındaki yansımalarından ve nasıl yorumlandığından bahsetmeye çalışacağım.
BÂTINİLİK NEDİR? Ezoterizm, dünya üzerindeki tüm dinler içerisinde belli gruplar tarafından benimsenirken bu tür bir benimseme durumu İslam coğrafyasında sanıldığı kadar kolay olmamıştır. Ezoterizm, İslam’da Bâtınilik olarak tanımlanmıştır. ‘‘Ezoterizm”, Türk dili içerisindeki sözcüklere bakılınca “Bâtınilik” ve “içrekçilik” ile benzer anlamlıdır (Doğan, 2008). İçreklik, belirli bir insan topluluğunun dışında kimseye bildirilmeyen, yalnızca sınırlı, dar bir çevreye aktarılan (her türlü bilgi, öğreti), bâtıni, ezoterik, dışrak karşıtı olarak tanımlanır (Türk Dil Kurumu [TDK], 2020).
İslam dininin peygamberi ve temsilcisi Hz. Muhammet’in ölümünden sonra İslam coğrafyası içerisinde çıkan derin görüş farklılıkları yeni grupların, mezheplerin ve oluşumların ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir. Ortaya çıkan bu farklı görüşlerin temsilcileri kendilerince dini yorumlamaya ve kendi öğretilerini insanlara yayarak en doğru öğretinin kendi öğretileri olduğunu savunmuşlardır.
Bu görüş farklılıklarının ortaya çıkardığı mezheplerden birisi de Bâtıniliktir. Bâtınilik, İslâm düşünce tarihinde İslâm’ın temel hükümlerinin herkesin anladığı biçimde değil de Bâtıni yani iç anlamıyla yorumlanması gerektiğini ileri sürer ve her zâhirin (açık) bir bâtını (gizli) olduğunu, Kur’ân-ı Kerîm ile hadîs-i şerîflerin ancak te’vil yoluyla anlaşılabileceğini iddia eden fırkalara da umumiyetle Bâtıniyye denilmiştir (Kaya, 2013).
Başka bir tanımda ise Batıni görüşünün Şiilik içinde gelişmiş Kur’ân’ın zahir (açık) anlamının dışında bir de batın anlamı olduğunu kabul eden tenasüh (ruh göçü) ve hulul (geçiş) inancını da kapsayan bir İslam yorumlamasıdır (Dinçergök, 2018).
Orta Çağ döneminin en önemli İslam düşünürlerinden biri olan Gazâlî, Bâtınilerin dinin temel dayanağı olan Kur’ân’ın içeriğini keyfi isimlerle kendi inanç ilkelerine mesnet etmek suretiyle kullandıklarını belirtmiştir (Gündüz, 2020).
Kur’an-ı Kerim de yer alan kelime ve hükümlerin açık mânalarından başka mecazi bir takım mânâların olduğunu ileri sürenlerin görüşü ki ekseriyeti İslam dışı sayılmıştır; içreklik, ezoterizm, Batiniyye.” (Doğan, 2008).
Belirtildiği üzere, Bâtınilik, İslam tarafından dışlanmış, zararlı bir faaliyet olarak tanımlanmıştır.
Öyle ki; Kur’an-ı Kerimdeki ayetlerin ve hadisi şeriflerin zahir ve aşikâr mânalarından ayrılarak usulsüz ve yanlış teviller ile ayet ve hadislerin gizli ve sırlı mânalarını bulmak iddiasında olan sapkın bir tarikat (www.osmanlicaturkce.com) olarak gösterilmişlerdir.
Yukarıdaki tanımda da verildiği üzere Bâtınilik kavramının İslam coğrafyası içerisinde “sapkınlık” olarak ele alınması ilginçtir (Doğan, 2008). Ancak tüm bunlara rağmen Dinçergök (2018)’e göre 12. Yüzyıldan itibaren birçok akım Bâtınilikten etkilenmiştir. Bir nevi Batınilik, İslam tarafından “sapkınlık” olarak görülse de dini yorumlamaya çalışan gruplar tarafından örnek alınmıştır.
Bâtıni kaynaklara göre Bâtınilik, altıncı imam Câ’fer-i Sâdık zamanından başlamak üzere temelleri atılmış, ilkeleri belirlenmiş ve oğlu İsmail ile uygulamaya konulmuş bir ekol olarak görülmektedir (Yazar, 2002).
O zamandan beri Bâtıniler, bu yolda ilerlemeye karar vermişlerdir. Başka bir araştırma da ise Bâtıniliğin ilk temsilcileri olarak olarak Ebü’l-Hattâb’ı, sonra onun öğrencisi olan Meymûn el-Kaddâh’ı, sonra Abdullah b. Meymûn el-Kaddâh’ı, sonra da Abdullah’ın öğrencisi olan “Dendân” namıyla tanınan Ahvazlı Ah-med b. Hüseyin’i zikretmiştir (Bulut, 2018).
Bâtınilik, yukarıda da bahsedildiği gibi, erken dönemlerde ortaya çıkmış bir fikir akımıdır. Ancak Bâtıniliğin ilk olarak XI. ve XIII. yüzyıllardaki kaynaklarda zararlı bir akım olarak geçtiği de bazı araştırmacılar tarafından söylenmektedir. Ancak Bulut (2018)’e göre Bâtıniliğin döneminin kesin olarak belli olmamasından ziyade Bâtıniyye’nin tarihini Hasan Sabbâh öncesi ve sonrası şeklinde iki kısma ayırmanın daha doğru olacağını vurgulamıştır.
HASAN SABBAH VE BÂTINİLİKBâtınilik bir zihniyettir ve bu zihniyetin İslam öncesi kökleri vardır. İslam öncesi var olan Bâtınilik zihniyeti gnostisizm, daha sonra Şii Gulat özellikle İsmâililik üzerinden İslam dünyasına girmiş, daha sonraki süreçte çeşitli aşamalarda Sünni dünyada da varlık göstermiştir (Işılak, 2014).
İsmâililik, birçok bölgede etkinliğini arttırmış gerçek anlamda özgürlüklerini Mısır’da Berberîlerin de desteği ile kurmuş oldukları Fâtımi devleti ile elde etmişlerdir (Yazar, 2002).
Fâtımi halifesini ilk zamanlar imam tanıyan Hasan Sabbah, zamanla fikrinden caymış ve çevresine topladığı insanları Kur’an’ın Bâtıni anlamlarıyla yorumlayarak etkilemiştir (Timur, 2006).
Bâtıniliğin en önemli savunucularından biri olarak kabul edilen Hasan Sabbah’ın doğum yerinin kesin olarak bilinmediğini ancak On İki İmam Şiiliği’nin merkezi kabul edilen İran’ın Kum şehri olduğu rivayet edilir (Wikipedia).
“Büyük Selçuklu’nun egemen olduğu yıllarda İran'a yerleşen Hasan Sabbah, etkisine aldığı kitlelerle çok kan akıtır. 1081'de İsfahan'a ulaşan Hasan Sabbah, dokuz yıl boyunca bütün İran'da Bâtıniliğin propagandasını yapmış ve İran'ın kuzeyinde Gilan, Mazenderan ve Deylem'in dağlık bölgelerinde hükümdarların itaat altına alamadığı insanları üç yıllık çalışma sonunda kendine bağlamayı başarmıştır. Selçuklu Veziri Nizamülmülk’ün onu yakalamalarını emretmesi üzerine muhkem Alamut Kalesi’ne kaçarak, burayı karargâh yapmış, yaptırdığı tahkimat ve depolarla kalenin kuşatılması halinde uzun süre dayanabilecek bir güce erişmiştir.” (Timur, 2006).
Sevenleri ve arkadaşları tarafından sıkı bir biçimde korunan Alamut Kalesi’ni kendine karargâh yapan Hasan Sabbah, üzerine gönderilen kuvvetleri püskürtmeyi de uzun süre başarmıştır. Alamut Kalesi, Elemûtlar Nizârî Bâtınî-İsmâ‘îl’îyye Devleti'nin yönetim merkezi konumunda olan ve Hazar Denizi'nin güney tarafında, Kazvin şehri sınırları içerisinde yer alan bir kaledir (Wikipedia, erişim adresi: 12.12.2020).
Hasan Sabbah ile bambaşka bir düşünceye bürünen Bâtınilik, dönemin en büyük sünni İslam temsilcisi Büyük Selçuklu Devleti’ni çoğu zaman zor durumda bırakmıştır. Öyle ki Büyük Selçuklu Sultanı Melik Şah, İslam dünyası için ciddi bir tehlike oluşturan Hasan Sabbah ve adamlarıyla mücadeleyi bir devlet politikası haline getirmiştir (Timur, 2006).
Timur (2006)’un araştırmalarında Melik Şah’ın Alamut Kalesi’ne büyük bir ordu gönderdiğini ancak Hasan Sabbah’ın onun veziri Nizamülmülk’ü, Ebu Tahir Arrânî adlı bir fedaîsi tarafından öldürtmesiyle ve ardından da Sultan Melik Şah’ın henüz 38 yaşındayken şüpheli bir şekilde hayatını kaybetmesiyle planlanan operasyonun başarısız olduğunu saptamıştır.
Hasan Sabbah, ölünceye kadar Bâtıniliği ciddi bir şekilde savunmuştur. Etrafına topladığı fedailer ile birçok olay gerçekleştirmiş ve hayatını kaybedene kadar Bâtıniliğin öğretilerini yaymayı hedeflemiştir.
Hasan Sabbah’dan sonra da faaliyetlerine devam eden Bâtıniler, onun yolundan gitmeye ve onun öğretilerini, dünyaya yaymaya çalışmışlardır. Büyük Selçuklu Devleti’nin yıkılmasında da etkin rol oynayan Bâtıniler daha sonraki Sünni İslam Devletlerine de kendi öğretilerini benimsetme gayreti içerisinde bulunmuşlardır.
Tarihin gördüğü en büyük Türk devletlerinden biri olan Osmanlı Devleti içerisinde de kendi öğretilerini yaymaya ve benimsetmeye çalışmışlardır. Ancak kendisinden önceki Sünni İslam devletleri gibi Osmanlı Devleti de Bâtıniliği zararlı bir faaliyet olarak görmüş ve onlarla mücadele etmiştir. Emir ve Yaman (2015) araştırmalarında Osmanlı Devleti’nin Bâtıniliğe karşı Eşarilik medreselerinin desteklendiğini saptamışlardır.
Osmanlı Devleti’nin kurulmasında ve güçlenmesinde etkin rol oynayan Ahilerin, Bâtıniliği benimsediği de kimi araştırmalarla ortaya konmuştur. Ahilik’in İslamiyet’le ilişki içinde olmasına rağmen, başlangıçta ve onu takip eden uzun bir süre içinde İslam’ın Sünni kesiminden çok Batıni kesimi ile yakın ilişki içinde olmuştur.
Bunun nedeni, Moğol baskısıyla doğudan büyük kitleler halinde Anadolu’ya gelen göçmenler ve eski Türk inançlarını koruyan Türkmenlerin kültürel kimlikleridir (Ocak, 1980, aktaran, Özerkmen, 2004). Öyle ki Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda etkin olan Ahilerin, Bâtıni yanları olsa da bu öğreti Osmanlı Devleti içerisinde kabul görmüş bir durum değildir. Hatta Osmanlı Devleti’nde Şeyhülislamlık makamının oluşturulmasında halkı Bâtınilik gibi bütün sapık öğretilerden korumak ve devletin dini problemlerini çözmek fikri yatmaktadır (Kaydu, ----).
SONUÇ Bâtınilik, Antik Mısır’da doğan ve dünyaya yayılan ezoterik öğretilerin İslam dünyasına yansıması olarak kabul edilir. Ortaya çıktığı ilk andan itibaren etrafında birçok insanı toplamayı başarmış ve öğretilerini tüm İslam dünyasına yaymaya çalışmıştır.
Sünni İslam devletlerinin yoğun olduğu dönemlerde faaliyetleri kısıtlanmış olsa da Bâtınilik kendi ezoterik çevresini oluşturmuş ve yayılmıştır. Köklü bir tarihi geçmişe sahip olan bu öğreti zaman içerisinde birtakım değişikliklere uğrasa da günümüze kadar gelmiş ve halen daha bazı kesimler tarafından benimsenmeye devam etmektedir.
KAYNAKLAR
Doğan, D., M. (2008). Büyük Türkçe Sözlük. İstanbul.
Kaya, P. (2013). Sultan Sencer Devrinde (1118-1157) Bâtınîler ile Yapılan Mücadeleler. Tarih Dergisi, 58 (2) s. 43-64. Erişim Adresi: https://d1wqtxts1xzle7.cloudfront.net/58102668
Dinçergök, B. (2018). İslam Dünyasında Kalenderîler. Hacettepe Üniversitesi. Erişim Adresi: https://d1wqtxts1xzle7.cloudfront.net/64138714
Gündüz, R. (2020). Gazâlî’nin Bâtınîlere Karşı Yazdığı Eserler Üzerine Bir İnceleme. Osmanlı Medeniyeti Araştırmaları Dergisi, 10, (6), 83-100. Doi: 10.21021/osmed.707565.
www.osmanlicaturkce.com, Erişim tarihi: 07.12.2020
Yazar, İ. (2002). Bâtınilik Üzerine Bir İnceleme. Dergi.net, 4, (24). Erişim adresi: http://web.deu.edu.tr/ilyas/yayinlarim/batini-derginet.pdf.
Bulut, H., İ. (2020). Yaltkaya’nın “Bâtınîlik Tarihi” Makalesi (Tahlil, Değerlendirme Ve Neşir). Mezhep Araştırmaları Dergisi 11 (2), 223-270. Erişim adresi: http://www.emakalat.com/en/download/article-file/612883.
Işılak, H. (2014). İslam Mezhepleri Tarihi Anabilim Dalı V. Koordinasyon Toplantısı İsmâilîlik ve Bâtınî Zihniyet Çalıştayı. Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. 1, (2), 113-119 Erişim adresi: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/160594.
Timur, K. (2006). Süleyman Musli Ve Semerkant Romanlarında Batınilik ve Hasan Sabbah. A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi. 31, 217-232. Erişim adresi: https://d1wqtxts1xzle7.cloudfront.net/51531935
Emir, M. ve Yaman, H. (2015). Tehafüt Geleneği Bağlamında Abdülhakim es-Siyâlkûtî’nin Fi’l ilm’l-ilâhi Adlı Risalesi Üzerine Bir Tahlil Denemesi. IV. Türkiye Lisansüstü Çalışmalar Kongresi 14-17 Mayıs 2015, Kütahya.
Özerkmen, N. (2004). Ahiliğin Tarihsel – Toplumsal Temelleri ve Temel Toplumsal Fonksiyonları – Sosyolojik Yaklaşım. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi. 44, (2)57-78. Erişim adresi: http://dtcfdergisi.ankara.edu.tr/index.php/dtcf/article/view/796.