Bu Blogda Ara

22 Aralık 2020 Salı

EZOTERİZM’İN İSLAM DÜNYASINA YANSIMALARI (BÂTINİLİK)


EZOTERİZM’İN İSLAM DÜNYASINA YANSIMALARI (BÂTINİLİK)

Bir önceki yazımda Eski Mısır Tanrısı Thoth ve  Ezoterizm üzerinde önemli ve dikkat çekici bilgiler vermiştim. Bu bilgiler ışığında ezoterizm hakkında önemli saptamalar yapma fırsatı sunmuştuk. Ezoterizmin hemen hemen her dinde var olduğunu ve o dinlere inanan insanlar tarafından belli gruplar halinde yaşatıldığından bahsetmiştim. Bu yazımda ise ezoterizmin İslam dünyasındaki yansımalarından ve nasıl yorumlandığından bahsetmeye çalışacağım.
BÂTINİLİK NEDİR? 

Ezoterizm, dünya üzerindeki tüm dinler içerisinde belli gruplar tarafından benimsenirken bu tür bir benimseme durumu İslam coğrafyasında sanıldığı kadar kolay olmamıştır. Ezoterizm, İslam’da Bâtınilik olarak tanımlanmıştır. ‘‘Ezoterizm”, Türk dili içerisindeki sözcüklere bakılınca “Bâtınilik” ve “içrekçilik” ile benzer anlamlıdır (Doğan, 2008). İçreklik, belirli bir insan topluluğunun dışında kimseye bildirilmeyen, yalnızca sınırlı, dar bir çevreye aktarılan (her türlü bilgi, öğreti), bâtıni, ezoterik, dışrak karşıtı olarak tanımlanır (Türk Dil Kurumu [TDK], 2020).



BÂTINİLİK NEDEN ORTAYA ÇIKTI?

İslam dininin peygamberi ve temsilcisi Hz. Muhammet’in ölümünden sonra İslam coğrafyası içerisinde çıkan derin görüş farklılıkları yeni grupların, mezheplerin ve oluşumların ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir. Ortaya çıkan bu farklı görüşlerin temsilcileri kendilerince dini yorumlamaya ve kendi öğretilerini insanlara yayarak en doğru öğretinin kendi öğretileri olduğunu savunmuşlardır.

 


KUR’ÂN-I KERÎM’DE BÂTINİLİK

Bu görüş farklılıklarının ortaya çıkardığı mezheplerden birisi de Bâtıniliktir. Bâtınilik, İslâm düşünce tarihinde İslâm’ın temel hükümlerinin herkesin anladığı biçimde değil de Bâtıni yani iç anlamıyla yorumlanması gerektiğini ileri sürer ve her zâhirin (açık) bir bâtını (gizli) olduğunu, Kur’ân-ı Kerîm ile hadîs-i şerîflerin ancak te’vil yoluyla anlaşılabileceğini iddia eden fırkalara da umumiyetle Bâtıniyye denilmiştir (Kaya, 2013). Başka bir tanımda ise Batıni görüşünün Şiilik içinde gelişmiş Kur’ân’ın zahir (açık) anlamının dışında bir de batın anlamı olduğunu kabul eden tenasüh (ruh göçü) ve hulul (geçiş) inancını da kapsayan bir İslam yorumlamasıdır (Dinçergök, 2018).

Orta Çağ döneminin en önemli İslam düşünürlerinden biri olan Gazâlî, Bâtınilerin dinin temel dayanağı olan Kur’ân’ın içeriğini keyfi isimlerle kendi inanç ilkelerine mesnet etmek suretiyle kullandıklarını belirtmiştir (Gündüz, 2020). Kur’an-ı Kerim de yer alan kelime ve hükümlerin açık mânalarından başka mecazi bir takım mânâların olduğunu ileri sürenlerin görüşü ki ekseriyeti İslam dışı sayılmıştır; içreklik, ezoterizm, Batiniyye.” (Doğan, 2008). Belirtildiği üzere, Bâtınilik, İslam tarafından dışlanmış, zararlı bir faaliyet olarak tanımlanmıştır. 

Öyle ki; Kur’an-ı Kerimdeki ayetlerin ve hadisi şeriflerin zahir ve aşikâr mânalarından ayrılarak usulsüz ve yanlış teviller ile ayet ve hadislerin gizli ve sırlı mânalarını bulmak iddiasında olan sapkın bir tarikat (www.osmanlicaturkce.com) olarak gösterilmişlerdir. Yukarıdaki tanımda da verildiği üzere Bâtınilik kavramının İslam coğrafyası içerisinde “sapkınlık” olarak ele alınması ilginçtir (Doğan, 2008). Ancak tüm bunlara rağmen Dinçergök (2018)’e göre 12. Yüzyıldan itibaren birçok akım Bâtınilikten etkilenmiştir. Bir nevi Batınilik, İslam tarafından “sapkınlık” olarak görülse de dini yorumlamaya çalışan gruplar tarafından örnek alınmıştır.
BÂTINİLİK’İN TARİHİ 

Bâtıni kaynaklara göre Bâtınilik, altıncı imam Câ’fer-i Sâdık zamanından başlamak üzere temelleri atılmış, ilkeleri belirlenmiş ve oğlu İsmail ile uygulamaya konulmuş bir ekol olarak görülmektedir (Yazar, 2002). O zamandan beri Bâtıniler, bu yolda ilerlemeye karar vermişlerdir. Başka bir araştırma da ise Bâtıniliğin ilk temsilcileri olarak olarak Ebü’l-Hattâb’ı, sonra onun öğrencisi olan Meymûn el-Kaddâh’ı, sonra Abdullah b. Meymûn el-Kaddâh’ı, sonra da Abdullah’ın öğrencisi olan “Dendân” namıyla tanınan Ahvazlı Ah-med b. Hüseyin’i zikretmiştir (Bulut, 2018). 

Bâtınilik, yukarıda da bahsedildiği gibi, erken dönemlerde ortaya çıkmış bir fikir akımıdır. Ancak Bâtıniliğin ilk olarak XI. ve XIII. yüzyıllardaki kaynaklarda zararlı bir akım olarak geçtiği de bazı araştırmacılar tarafından söylenmektedir. Ancak Bulut (2018)’e göre Bâtıniliğin döneminin kesin olarak belli olmamasından ziyade Bâtıniyye’nin tarihini Hasan Sabbâh öncesi ve sonrası şeklinde iki kısma ayırmanın daha doğru olacağını vurgulamıştır.
HASAN SABBAH VE BÂTINİLİK

Bâtınilik bir zihniyettir ve bu zihniyetin İslam öncesi kökleri vardır. İslam öncesi var olan Bâtınilik zihniyeti gnostisizm, daha sonra Şii Gulat özellikle İsmâililik üzerinden İslam dünyasına girmiş, daha sonraki süreçte çeşitli aşamalarda Sünni dünyada da varlık göstermiştir (Işılak, 2014). İsmâililik, birçok bölgede etkinliğini arttırmış gerçek anlamda özgürlüklerini Mısır’da Berberîlerin de desteği ile kurmuş oldukları Fâtımi devleti ile elde etmişlerdir (Yazar, 2002). 

Fâtımi halifesini ilk zamanlar imam tanıyan Hasan Sabbah, zamanla fikrinden caymış ve çevresine topladığı insanları Kur’an’ın Bâtıni anlamlarıyla yorumlayarak etkilemiştir (Timur, 2006). Bâtıniliğin en önemli savunucularından biri olarak kabul edilen Hasan Sabbah’ın doğum yerinin kesin olarak bilinmediğini ancak On İki İmam Şiiliği’nin merkezi kabul edilen İran’ın Kum şehri olduğu rivayet edilir (Wikipedia).
BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ VE BÂTINİLİK

“Büyük Selçuklu’nun egemen olduğu yıllarda İran'a yerleşen Hasan Sabbah, etkisine aldığı kitlelerle çok kan akıtır. 1081'de İsfahan'a ulaşan Hasan Sabbah, dokuz yıl boyunca bütün İran'da Bâtıniliğin propagandasını yapmış ve İran'ın kuzeyinde Gilan, Mazenderan ve Deylem'in dağlık bölgelerinde hükümdarların itaat altına alamadığı insanları üç yıllık çalışma sonunda kendine bağlamayı başarmıştır. Selçuklu Veziri Nizamülmülk’ün onu yakalamalarını emretmesi üzerine muhkem Alamut Kalesi’ne kaçarak, burayı karargâh yapmış, yaptırdığı tahkimat ve depolarla kalenin kuşatılması halinde uzun süre dayanabilecek bir güce erişmiştir.” (Timur, 2006). 

Sevenleri ve arkadaşları tarafından sıkı bir biçimde korunan Alamut Kalesi’ni kendine karargâh yapan Hasan Sabbah, üzerine gönderilen kuvvetleri püskürtmeyi de uzun süre başarmıştır. Alamut Kalesi, Elemûtlar Nizârî Bâtınî-İsmâ‘îl’îyye Devleti'nin yönetim merkezi konumunda olan ve Hazar Denizi'nin güney tarafında, Kazvin şehri sınırları içerisinde yer alan bir kaledir (Wikipedia, erişim adresi: 12.12.2020).
Hasan Sabbah ile bambaşka bir düşünceye bürünen Bâtınilik, dönemin en büyük sünni İslam temsilcisi Büyük Selçuklu Devleti’ni çoğu zaman zor durumda bırakmıştır. Öyle ki Büyük Selçuklu Sultanı Melik Şah, İslam dünyası için ciddi bir tehlike oluşturan Hasan Sabbah ve adamlarıyla mücadeleyi bir devlet politikası haline getirmiştir (Timur, 2006). 

Timur (2006)’un araştırmalarında Melik Şah’ın Alamut Kalesi’ne büyük bir ordu gönderdiğini ancak Hasan Sabbah’ın onun veziri Nizamülmülk’ü, Ebu Tahir Arrânî adlı bir fedaîsi tarafından öldürtmesiyle ve ardından da Sultan Melik Şah’ın henüz 38 yaşındayken şüpheli bir şekilde hayatını kaybetmesiyle planlanan operasyonun başarısız olduğunu saptamıştır. 


Hasan Sabbah, ölünceye kadar Bâtıniliği ciddi bir şekilde savunmuştur. Etrafına topladığı fedailer ile birçok olay gerçekleştirmiş ve hayatını kaybedene kadar Bâtıniliğin öğretilerini yaymayı hedeflemiştir. Hasan Sabbah’dan sonra da faaliyetlerine devam eden Bâtıniler, onun yolundan gitmeye ve onun öğretilerini, dünyaya yaymaya çalışmışlardır. Büyük Selçuklu Devleti’nin yıkılmasında da etkin rol oynayan Bâtıniler daha sonraki Sünni İslam Devletlerine de kendi öğretilerini benimsetme gayreti içerisinde bulunmuşlardır.

OSMANLI DEVLETİ VE BÂTINİLİK

Tarihin gördüğü en büyük Türk devletlerinden biri olan Osmanlı Devleti içerisinde de kendi öğretilerini yaymaya ve benimsetmeye çalışmışlardır. Ancak kendisinden önceki Sünni İslam devletleri gibi Osmanlı Devleti de Bâtıniliği zararlı bir faaliyet olarak görmüş ve onlarla mücadele etmiştir. Emir ve Yaman (2015) araştırmalarında Osmanlı Devleti’nin Bâtıniliğe karşı Eşarilik medreselerinin desteklendiğini saptamışlardır.
Osmanlı Devleti’nin kurulmasında ve güçlenmesinde etkin rol oynayan Ahilerin, Bâtıniliği benimsediği de kimi araştırmalarla ortaya konmuştur. Ahilik’in İslamiyet’le ilişki içinde olmasına rağmen, başlangıçta ve onu takip eden uzun bir süre içinde İslam’ın Sünni kesiminden çok Batıni kesimi ile yakın ilişki içinde olmuştur.
Bunun nedeni, Moğol baskısıyla doğudan büyük kitleler halinde Anadolu’ya gelen göçmenler ve eski Türk inançlarını koruyan Türkmenlerin kültürel kimlikleridir (Ocak, 1980, aktaran, Özerkmen, 2004). Öyle ki Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda etkin olan Ahilerin, Bâtıni yanları olsa da bu öğreti Osmanlı Devleti içerisinde kabul görmüş bir durum değildir. Hatta Osmanlı Devleti’nde Şeyhülislamlık makamının oluşturulmasında halkı Bâtınilik gibi bütün sapık öğretilerden korumak ve devletin dini problemlerini çözmek fikri yatmaktadır (Kaydu, ----).
SONUÇ 

Bâtınilik, Antik Mısır’da doğan ve dünyaya yayılan ezoterik öğretilerin İslam dünyasına yansıması olarak kabul edilir. Ortaya çıktığı ilk andan itibaren etrafında birçok insanı toplamayı başarmış ve öğretilerini tüm İslam dünyasına yaymaya çalışmıştır. Sünni İslam devletlerinin yoğun olduğu dönemlerde faaliyetleri kısıtlanmış olsa da Bâtınilik kendi ezoterik çevresini oluşturmuş ve yayılmıştır. Köklü bir tarihi geçmişe sahip olan bu öğreti zaman içerisinde birtakım değişikliklere uğrasa da günümüze kadar gelmiş ve halen daha bazı kesimler tarafından benimsenmeye devam etmektedir.

KAYNAKLAR 

Doğan, D., M. (2008). Büyük Türkçe Sözlük. İstanbul. Kaya, P. (2013). Sultan Sencer Devrinde (1118-1157) Bâtınîler ile Yapılan Mücadeleler. Tarih Dergisi, 58 (2) s. 43-64. Erişim Adresi: https://d1wqtxts1xzle7.cloudfront.net/58102668

Dinçergök, B. (2018). İslam Dünyasında Kalenderîler. Hacettepe Üniversitesi. Erişim Adresi: https://d1wqtxts1xzle7.cloudfront.net/64138714

Gündüz, R. (2020). Gazâlî’nin Bâtınîlere Karşı Yazdığı Eserler Üzerine Bir İnceleme. Osmanlı Medeniyeti Araştırmaları Dergisi, 10, (6), 83-100. Doi: 10.21021/osmed.707565. www.osmanlicaturkce.com, Erişim tarihi: 07.12.2020 

Yazar, İ. (2002). Bâtınilik Üzerine Bir İnceleme. Dergi.net, 4, (24). Erişim adresi: http://web.deu.edu.tr/ilyas/yayinlarim/batini-derginet.pdf. 

Bulut, H., İ. (2020). Yaltkaya’nın “Bâtınîlik Tarihi” Makalesi (Tahlil, Değerlendirme Ve Neşir). Mezhep Araştırmaları Dergisi 11 (2), 223-270. Erişim adresi: http://www.emakalat.com/en/download/article-file/612883. 

Işılak, H. (2014). İslam Mezhepleri Tarihi Anabilim Dalı V. Koordinasyon Toplantısı İsmâilîlik ve Bâtınî Zihniyet Çalıştayı. Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. 1, (2), 113-119 Erişim adresi: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/160594.

Timur, K. (2006). Süleyman Musli Ve Semerkant Romanlarında Batınilik ve Hasan Sabbah. A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi. 31, 217-232. Erişim adresi: https://d1wqtxts1xzle7.cloudfront.net/51531935

Emir, M. ve Yaman, H. (2015). Tehafüt Geleneği Bağlamında Abdülhakim es-Siyâlkûtî’nin Fi’l ilm’l-ilâhi Adlı Risalesi Üzerine Bir Tahlil Denemesi. IV. Türkiye Lisansüstü Çalışmalar Kongresi 14-17 Mayıs 2015, Kütahya. 

Özerkmen, N. (2004). Ahiliğin Tarihsel – Toplumsal Temelleri ve Temel Toplumsal Fonksiyonları – Sosyolojik Yaklaşım. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi. 44, (2)57-78. Erişim adresi: http://dtcfdergisi.ankara.edu.tr/index.php/dtcf/article/view/796.

7 Aralık 2020 Pazartesi

ESKİ MISIR TANRISI THOTH VE EZOTERİZM

ESKİ MISIR TANRISI THOTH VE EZOTERİZM


Dünyanın belki de en çok araştırmaya konu olmuş ve birçok gizemi halen daha açığa çıkarılmamış medeniyetlerinden biri Mısır medeniyetidir. Bu medeniyeti böylesine gizemli kılan durumlar ise arkalarında binlerce yıl ayakta kalacak olan devasa yapılar bırakmalarıdır. Komşu toplumlar ile farklı yapı ve düzen oluşturmaları ise bazı otoritelerce onların asyatik kökenli bir topluluk oldukları düşüncesine sebep olmuş olsa da bu kanıtlanmış bir şey değildir. İlkçağ uygarlıklarının hemen hemen hepsinde görülen su kaynaklarına yakın yerlerde kurulma durumu Mısır medeniyeti için de geçerlidir. 

Mısır medeniyeti için bu önemli kaynağın adı Nil Nehri’dir. Mısır medeniyetinin bu kadar gelişmiş bir medeniyet haline gelmesinde Nil Nehri’nin payı büyüktür. Tarihin babası olarak nitelendirilen Heredotos’a göre Mısır, varlığını Nil’e borçludur. Bir diğer tabirle, Mısır, Nil’in bize bir armağanıdır. Bu düşünce, bütünüyle incelendiğinde, Nil ve Mısır ilişkisinin ne kadar güçlü olduğu anlaşılmaktadır. Doğumdan ölüme tüm gelişim evrelerini Nil Nehri’ne borçlu olan Mısır, günümüzde de bu kaynaktan yararlanmaktadır.
Mısır, günümüzde Kuzey Afrika toprakları üzerinde bulunan ve o bölge içerisinde yer alan ülkeler arasında en kalabalık nüfusa sahip ülkedir. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de nüfusunun büyük bir çoğunluğu Nil deltası üzerinde bulunmaktadır. Bulunduğu yer itibarıyla, Akdeniz ve Kızıldeniz'e kıyısı bulunan Mısır'ın, batısında Libya, güneyinde ise Sudan yer almaktadır. Mısır, Asya kıtasında yer alan kısmı Sina Yarımadası üzerinden Filistin ve İsrail ile komşudur (Wikipedia, Erişim Tarihi: 06.12.2020). Bu bilgilere bakıldığında Mısır, Asya kıtası ile Afrika kıtası arasında bir köprü ülke olduğu yorumu yapılabilir.
Mısır’da ilk yerleşmeler Nil deltası üzerinde olmuştur. Verimli topraklar üzerinde kurulan Mısır, kısa sürede büyümüş ve dönemin en büyük gücü olarak ortaya çıkmıştır. İmparatorluğun kurucusu sayılan efsanevi Kral Menes'e de daha sonra yaratıcı eylemler atfedilmiştir. Kral Menes ilk kez bataklıkları kurutur, ilk kent Memfis'i kurar ve insanlığı kültür ve uygarlıkla tanıştırır (Hornung, 2003). Menes ile başlayan bu serüven, toplum yaşamına da etkilerde bulunmuştur. Her anlamda büyüyen ve gelişen Mısır, günlük yaşamda ve teokratik inançlarda da Mezopotamya ile benzerlikler taşımaktadır. İlkçağ uygarlıklarının hepsinde görülen çok tanrılı inanç sistemi Mısır için de geçerlidir. Mısır, kültür olarak geniş bir alana yayılması ve köklü bir tarihi geçmişi olması nedeniyle tek tanrılı bir inanç sistemi mevcut değildir (Altunay, 2015).
Antik Mısır toplumu, doğada, mucize olarak adlandırdıkları her olaya bir tanrı hüviyeti vermiş ve onları yüceltmişlerdir. Antik Mısır; astronomi, matematik, tıp, geometri ve mimari gibi birçok alanda gelişmiş ve bu bilgilerin kendilerine tanrılar tarafından verildiğine inanmışlardır. Bu bilgilerin de kendilerine “bilgelik tanrısı” olarak nitelendirdikleri Thoth (veya Tot, Thot) tarafından verildiklerine inanırlardı.
Martin A. Stadler (2012) ’e göre antik Mısır tanrısı Thoth yazıyı antik Mısır’a getiren ve bilgeliği simgeleyen bir ay tanrısı ve tanrıların veziridir. Hiyeroglif yazısını antik Mısır’a getiren kişi olarak bilinmektedir. Yukarıda da verildiği üzere antik Mısır, yazıyla Thoth sayesinde tanışmıştır ve bu yazıyı öğrenip geliştirmişleridir. Tanrı Thoth’un kökeni ile ilgili de pek çok yorum yapılmıştır ancak kesin olarak kökeninin nereden geldiği ile ilgili bir sonuca varılamamıştır. 

Bazı araştırmacılar, Thoth’un dışardan gelen biri olduğu görüşünde birleşirler. Ayrıca kökeninin de Mu kıtasına ait olduğunu, oradan gelerek Antik Mısır ile tanıştığı yorumunda bulunurlar (Narçın, 2013). Ancak bu yorum kanıtlanabilmiş bir yorum değildir. Tanrı Thoth sadece yazıyı değil bunların yanında ezotorik bilgilerin kaynağı ve savaşın tanrısıydı (Stadler, 2012). Aynı zamanda Thoth, antik Mısır için önemli olan mühürlerin de tanrısı ve koruyucusu olarak bilinirdi (Rawash, 2016). Antik Mısır’da piramitlerin kapıları dahil olmak üzere pek çok nesne mühürlenir ve bu mühürleri yalnızca tanrıların açabileceğine inanırlardı. 

Thoth, Antik Mısır için önemli bir tanrıydı. Her dönemde farklı hayvan motifleri ile tasvir edildi. Bunlar arasında en çok bilinen balık başlı olanı ve gövdesi insan olan ayrıca kara leylek başlı olarak da tasvir edilmiştir (Narçın, 2013). Ayrıca, Papirüslerde sembolik olarak ibis kuşu (balıkçıl kuşu) kafalı ve bir elinde kutsal asa (Hermes’i iki yılan motifli, sihirli asası şeklinde Yunan mitolojisinde geçer) bir elinde hokka ve kalem tutan bir insan suretinde tasvir edilmektedir (Yılmaz, 2019). Yukarıda da belirtildiği gibi Thoth, farklı zamanlarda farklı semboller ile tasvir edilmiştir.


Mısır medeniyetinde Thoth, Antik Yunan’da Hermes, Yahudilikte Hanok, İslamiyet’te İdris, aynı yüce şahsiyetler ya da peygamberlerdir ve turnayla resmedilmesi, turnaya yüklenen kutsiyetin nedenidir (Dönmez, 2017). Thoth, Mısır dilinde “Cehuti” olarak adlandırılmış, daha sonraki zamanlarda Hermes adıyla tapınılmaya devam edildi (Narçın, 2013). Bir başka araştırmada ise Thoth ismi Helenizm'in etkisiyle Roma döneminde Hermes Trismegistos'a dönüşmüş ve Avrupa rönesansına kadar yaşamıştır (Stadler, 2012). Thoth, zamanla öğretileri ile gelişmiş ve Hermes ile özdeşleşmiş böylece Hermetik yazıların spekülasyonuna dahil olmuştur (Allen, 1950). Hermetik inanç anlayışı denen bu anlayış birçok kişiyi etkilemiş ve bu kişilerin yazılarına ve hayatlarına yön vermiştir. 

Tanrı Thoth tarafından Antik Mısır’a getirilen öğretiler, zamanla Antik Mısır sınırlarını aşmış Helenistik düşünce çerçevesinde gelişmiş ve dünyaya yayılmıştır. Ancak bu öğretilerin anlaşılması ve yorumlanması bazı gruplar tarafından yapılmıştır. Yukarıda bahsedildiği gibi bazı öğretiler ve bilgiler herkes tarafından bilinmez ve anlaşılamaz. Bu bilgiler bazı seçilmiş kişiler tarafından bilinir ve yorumlaması o kişiye göre değişiklik gösterir. Bu duruma ezoterik bilgi denilmektedir. Dünya üzerinde bulunan bütün dinlerin kendi içlerinde bir gizli öğretileri veya daha açık ifadeyle sadece o dini grubun bildiği sırları mevcuttur. Bu sırların öğretilmesi, aktarılması sanıldığından daha zorlu bir süreci gerektirir. Gerek ezoterizm gerekse ezoterik kelimelerin kökeni Yunanca “eso” (içinde) kelimesidir. Anlamı basit olarak ifade edilirse içinde kapalı devre küçük bir gruba ait demektir. Ezoterik ise Aristo’nun felsefi öğretilerini eserlerini ifade etmek için ilk defa İskenderiyeli Clemens tarafından ona yakıştırılmıştır (Evcilerli, 2007).
Ezoterizm olarak adlandırılan bu kavram ile ilgili pek çok tanım yapılmıştır. “Ezoterizm”, Türk dili içerisindeki sözcüklere bakılınca “Bâtınilik” ve “içrekçilik” ile benzer anlamlıdır (Doğan, 2008). Ayrıca Türk Dil Kurumu, Ezoterik kelimesi yerine İçrek kelimesini kullanılmasını tavsiye etmektedir. İçrek, Belirli bir insan topluluğunun dışında kimseye bildirilmeyen, yalnızca sınırlı, dar bir çevreye aktarılan (her türlü bilgi, öğreti), bâtıni, ezoterik, dışrak karşıtı (Türk Dil Kurumu, [TDK], 2020). Olarak tanımlanmıştır. 

Ülkemizde alternatif kavramlar bulunmaya çalışılsa da günümüzde halen daha ezoterik veya ezoterizm kavramları sıklıkla kullanılmaktadır. Dünyada ise antik çağlardan beridir süregelen bir tanım olarak kabul edilen gizli, kapalı, olağanüstü gibi anlamları kapsayan bu tanım günümüzde de yaygın olarak kullanılmaktadır. Ancak ezoterik bilgi geçmişten günümüze genel olarak din ile bağdaştırılmıştır. Hasan Yücel Başdemir’e göre ezoterizm, genellikle dinler içindeki gizli ve derin boyutları olan grupların ibadet ve faaliyet şeklini ifade etmek için kullanılır. Bu gruplar ezoterik bilgiler çerçevesinde derinleşmiş ve birtakım faaliyetler içerisinde bulunmuşlardır. Dolayısıyla sadece doğu toplumlarında değil aynı zamanda batı toplumları içerisinde yer alan bazı gruplar da bu ezoterik bilgilere hakimlerdi. Ezoterizmin nerede ve ne zaman ortaya çıktığına dair birçok iddia ortaya atılmıştır. Ancak yaygın inanış tanrı Thoth ile birlikte ilk defa Antik Mısır’da ortaya çıktığı ile ilgilidir. Banu Mustan Dönmez (2017)’e göre “Ezoterizmin merkezinin Mısır medeniyeti olduğu düşünülür. Nitekim Tales, Pisagoras ve Platon gibi daha nice Antik Yunan filozofu da Mısır’da talip olup inisiye edilmiştir (yola alınmıştır). Hatta bu filozoflar tarihte ‘büyük inisiyeler’ olarak geçmektedir.” İnisiye olarak Antik Mısır’a giden bu bilginler ezoterik bilgileri öğrenmiş ve bunları batı dünyasına tanıtmışlardır. 

Ezoterik bilgilerin tanrılar ve rahipler tarafından biliniyor olması onların bu bilgileri aktarmalarındaki yeteneklerine bırakılmıştı. Bilgeliğin tanrısı Thoth, rahiplere bu ezoterik bilgileri öğretmiş ve nihayetinde bu bilgiler bazı kesimler tarafından öğrenilebilmiştir. Batı'nın ezoterik örgütleri, Eski Mısır Tanrıları ve Tanrıçalarıyla alakalı ritüeller üzerinde durmakta ve çalışmalarında bunlara yer vermektedirler. Bunun yanında "sapkın inançlı" gruplar da çoğu zaman Mısır'a ait inançları benimsemiştir (Altunay, 2015). Antik Mısır tanrıları içerisinde en çok tasvir edilen tanrılardan biri olan Thoth da bu ezoterik bilgilere sahip bilge bir tanrı olarak saygı görmüştür. Tarihini Antik Mısır’a kadar dayandırabileceğimiz bu gizli bilgiler, günümüzde halen daha birçok dini gruplar içerisinde varlığını sürdürmektedir. Ezoterik bilgi, Tanrı Thoth’un bize bir armağanıdır. Geçmişte olduğu gibi, gelecekte de bu bilgiler mahiyetini koruyacak ve yaşamaya devam edecektir. 

 KAYNAKLAR 

 Altunay, E. (2015). Paganizm-2, Mezopotamya-Mısır. İstanbul: Hermes Yayınları. 

Allen T. George. (1950). The Egyptıan God, Thoth. Boylan, P., (Ed.), Thoth, the Hermes of Egypt. (s. 207-208) içinde. Illinois: Unıversıty Of Chıcago. 

Başdemir, H., Y. (2016). Ezoterik Grupların Epistemolojisi. Liberal Düşünce Dergisi, 75-90. Erişim adresi: http://www.libertedownload.com/LD/arsiv/83/hasan-yucel-basdemir-ezoterik-gruplarin-epistemolojisi.pdf 

Doğan, D., M. (2008). “Büyük Türkçe Sözlük”. İstanbul. 

Dönmez, B., M. (2017). Antik Yunan ve Alevi Ezoterizmlerine Bağlı Müzik Kültürleri Üzerine Karşılaştırmalı Bir Analiz. Alevi Araştırmaları Dergisi, 13, 26-56. Erişim adresi: https://app.trdizin.gov.tr

Evcilerli, S. (Ed.). (2007). Ezoterizm [Özel sayı]. Mimar Sinan Dergisi, 143(3). 

Hornung, E. (2003). Ana Hatlarıyla Mısır Tarihi. Z.,A., Yılmazer (çev.), İstanbul: Kabalcı Yayınevi.  

Stadler, Martin A. (2012). Thoth. UCLA Encyclopedia of Egyptology, 1, 1-15. Erişim adresi: https://escholarship.org/uc/item/2xj8c3qg 

Mısır. (2020, 6 Aralık). Erişim adresi: https://tr.wikipedia.org/wiki/M%C4%B1s%C4%B1r

Narçın, A. (2013). A’dan Z’ye Mısır. İstanbul: Ozan Yayıncılık Ltd. 

Rawash, Hayam H. (2016). The Sacredness of Some Seals and its Relationship to God Thoth. Journal of the General Union of Arab Archaeologists. 1, 64-88. Erişim Adresi: https://journals.ekb.eg/article_3889_4c3f0f13d81dd1dc19cb71317c753c31.pdf 

TDK, (2020). İçrek. Erişim adresi: https://sozluk.gov.tr/. 

Yılmaz, S. (2019). Hermes’in Eski Mısır ve Helen Dünyasından İslam Coğrafyası ve Anadolu’ya Yolculuğu. Lectio Socialis January, 3, 21-46. Erişim adresi: https://d1wqtxts1xzle7.cloudfront.net/58674295

6 Aralık 2020 Pazar

MUHTEŞEM MÜNAZARACILAR

MUHTEŞEM MÜNAZARACILAR

Teksas'ta, siyahi öğrencilerin çoğunlukta olduğu Wiley College'de profesör olan Melvin B. Tolson'un gerçek yaşam hikayesi...Profesör Tolson, eğitim eşitliğinden fazla yararlanamayan öğrencilerinin gelişimine katkı için bir tartışma grubu kurmaya karar verir. İlk başta ifade güçleri sınırlı olan bu öğrenci topluluğu, giderek kelimelerin gücünü öğrenmeye başlar. Kendi dönemlerindeki toplantılarda yükselmeye başlayan Wiley Koleji tartışma grubu bir süre sonra Harvard'ın en güçlü rakibi olacaktır.

2007 yılı ABD  yapımı bıyografı ve dram turu bir filmdir. Melvin B.Tolson'u ''Denzel washıngton '' oynamaktadır.Aynı zamanda filmin yönetmenidir.Bana filmde hoşunuza giden en beğendiğiniz oyuncu kim derseniz lakin DR.James Farmer sr' canlandıran'' Forest Whitaker'' derim.Belli bir sebebi yok sadece samimiyeti beni çok etkiledi. Tabi Samanta Booke sonu E le biden ve de Henry Love  ,James Farmer Jr. ve Hamilton Burgess karakterleri  ise öğrencilerimiz ve münazarada baş gösteren karakterlerimizdir.

Aslında filmin konusunu yukarıdaki özet bilgiler açıklamaktadır.Muhteşem Münazaracılar orijinal ismi The Great Debaters son zamanlarda izlediğim en güzel filmlerden biri. Amerika'daki ırkçı sistemi eleştiren güzel bir film.Bu filmi bir arkadaş tavsıyesi doğrultusunda izleme fırsatı yakaladım.Kendisine de buradan teşekkürlerimi iletirim.Mükemmel mesajlar içeren ve duygusu harika oyunculukları da bir o kadar  samimi ve sıcak olan bir film izlemiş olmanın mutluluğunu duymaktayım.