ANTİK MISIR’IN ÖLÜM TANRISI ANUBİS
Medeniyet ve Yeryüzü
Dünya medeniyetleri çeşitlidir. Öyle ki bu
devasa yeryüzünde medeniyetin izinin olmadığı yer neredeyse hiç yoktur.
Keşfedilmiş veyahut keşfedilmemiş olsun bu medeniyetler bu yeryüzüne hiç de yabancı
değiller. Medeniyet kelimesi dilimize Arapça’dan geçmiştir. Uygarlık anlamına
gelir. Medeni olan aynı zamanda uygar olandır. Yeryüzü uygar toplumlar cenneti,
uygar olmayı becerememiş barbar toplumlar cehennemidir. Elbette bu cenneti ve
cehennemi gün yüzüne çıkartmak yine Tarih biliminin işidir.
Tarihçilik, medeniyet çöplüğünde uygar
toplum arama işidir. Her araştırmacı o çöplükte işe yarayacak bir şey arar, bulursa
onu yüceltir veyahut gömer. İşte böyle böyle toplumlar aydınlatılır, gün yüzüne
çıkartılır ve geleceğe aktarılır. Hasan Ali Yücel şöyle der; “Bir medeniyetten
öbürüne geçerken kaybolan şeylerin yanı başında gerçek saltanatlar da vardır.”
Belki de tarihçiler o saltanatın peşindedirler. Bu kadar geniş ve bir o kadar
da geçmişi olan yeryüzünün medeniyetlerini araştırırken, bu medeniyetlerin
ölüme olan yaklaşımları da hep merak konusu olmuştur.
Ölüm
ve Medeniyet İlişkisi
Ölüm, ruhun bedenden ayrılması veya
bedenden soğuması olarak nitelendirilebilir. Ölümü geniş anlamda ele almak
oldukça güçtür. Dünya üzerinde yer alan bütün medeniyetler kendilerini ölümle
bağdaştıracak aksiyonlarla meşgul etmişlerdir. Geçmiş medeniyetlerde ya da
günümüz medeniyetlerinde olsun ölüm asla bir yok oluş değildir. Ölüm yeni bir
başlangıçtır. Hatta bazı medeniyetlerde sonsuz bir başlangıçtır.
Anadolu medeniyetlerinden biri olan
Urartular’da ölüm yeni bir hayatın başlangıcı anlamına gelirdi. Ölen kişi yeni
ve sonsuz bir hayata merhaba diyecekti. Bu inanç sadece Urartular’da değil
çağdaş bütün toplumlarda vardı. Urartular mezarlarını oda şeklinde yaparlardı. Ölen
kişiyi oraya gömerlerdi. Çünkü herkes çıktığında ölü yeniden dirilecekti yeri
dar olamamalı rahat bir ortamda dirilip yeniden yaşamalıydı.
Yukarıda da belirtildiği gibi ölüm, tüm
medeniyetlerde üzerine en çok düşünülen olaylardan biridir. Dünya üzerinde
kurulmuş en büyük medeniyetlerden biri olan Antik Mısır medeniyetinde ölüm teması
da oldukça ilgi çekicidir. Birçok medeniyette olduğu gibi Antik Mısır medeniyeti
de ölümü bir yok oluş değil yeni bir başlangıç olarak nitelendirmiştir.
Nil
ve Antik Mısır
Antik Mısır medeniyeti, dünyanın en
verimli toprakları arasında gösterilen Nil Nehri’nin oluşturduğu Nil deltası
üzerine kurulmuştur. Nil üzerinde yükselen güneş ile başlayan ve yıllardır hiç değişmeyen
muazzam bir ritüel. Gündoğumunu takip eden muhteşem bir yaşam mücadelesi. Antik
Mısır bize Nil’in armağanıdır der Heredotos. Gerçek anlamda Antik Mısır, Nil
tarafından yaratılmış ihtişamlı bir medeniyettir.
Antik
Mısır coğrafyası farklı medeniyetler tarafından idare ediliyordu. Tarihte
bilinen ilk Mısır kralı büyük kral Menes’dir. Ancak ilk defa Aşağı ve Yukarı
Mısır’ı birleştirerek siyasi birliği sağlayan Abeculu (Abidos) firavun Narmer’dır.
Narmer, kimi kaynaklara göre Akrep Kral’ın ta kendisidir. Ancak büyük Mısır
tarihçisi Erik Hornung’a göre ilk Mısır kralı Aha’dır. Ona göre Aha, gerçek
Akrep Kral’dır. Antik Mısır bu siyasi hamle ile 3000 yıllık devasa bir
medeniyetin ilk adımını atmıştır.
Antik Mısır ve Din
Siyasi
olarak belli bir düzeni olan Antik Mısır’da dini hayat da oldukça aktifti. Antik
Mısır toplumları pragmatist düşünce anlayışı ile doğada onlara yardımcı olan
her olayı, nesneyi tanrılaştırmıştır. Antik Mısır tanrıları bu bakımdan oldukça
fazladır. Örneğin Nil’in verimli topraklarında hasat yapmayı beklerken güneş onlar
için çok önemliydi. Güneş bu kadar önemliyken güneş için bir tanrının olamaması
kaçınılmazdı. İşte Antik Mısır medeniyeti dini yaşamını bu çerçevede
belirlemişti.
Yukarıda
da bahsettiğim dini hayat düzeni, ölüm sırasına ve ölümden sonraki yaşama da
etki etmişti. Antik Mısır toplumları ölümden sonraki hayata inanıyorlardı. Bu
inanç onların ölüme merak duymalarını da sağlamıştı. Hayatlarını etkileyen bu
yeniden başlangıç olgusu ölümü tanrılaştırmayı da gerekli kılmıştı. Antik Mısır
toplumlarında ölümle bağdaştırılan iki önemli tanrı vardır. Bunlar; Anubis ve
Osiris’dir. Osiris’den Tanrıça İsis
yazımda bahsetmiştim.
Anubis ve İsminin Kökeni
Anubis, birçok kaynaklarda Lenpw, Inpu, Imeut ve Anpu olarak da geçer. Ancak en çok bilinen ve kullanılan ismi Anubis’dir. Anubis, Antik Mısır’da “cenaze tanrısı” olarak bilinir. Yaygın kanı onun ölüm tanrısı olduğu olsa da aslında Anubis ölülerin son yolculuklarında uğradıkları cenaze tanrısıdır.
Anubis, çakal başlı, gövdesi insan gövdesini andıran bir yapıya sahiptir. Kimi kaynaklarda çakal başlı değil köpek başlı olduğu da söylenir. Antik Mısırlılar mezarlıklarda çakalların fazla dolaşmasından yola çıkarak Anubis’i çakal başlı olarak tasvir etmişlerdir. Aslında hayvan figürleri pek çok medeniyette yaygın olarak kullanılmıştır. Örneğin; Türk medeniyetinde kurt figürü oldukça önemlidir.
“Başlangıçta Nephthys ve Ra'nın oğlu olduğu söylenir. Bazı kaynaklarda Seth'in yeğeni olarak belirtilince Horus'un kardeşi, Osiris ile İsis'in de çocuğu olacağı tahmin ediliyor. Ölüm lordu olarak da anılır. Bazı kaynaklarda tanrıça Hesa'nın oğlu olduğu şeklinde anlatımlar var. Ona "kemikleri yeniden toplayan" aşağı alemin " kapı açıcısı" da denir.”. Anubis, büyük tanrı Horus’un üvey kardeşidir. Horus, Anubis’i hiç sevmez ona hep aşağılık gözle bakar ve üvey kardeş diye hitap ederdi.
Neftis
ve Osiris
Anlatıya göre Osiris ve kız
kardeşi Neftis arasında tek taraflı bir şeyler yaşanır. Ancak Osiris, İsis ile
Neftis ise Seth ile evlidir. Ancak Neftis, Osiris’in onu kokusundan tanımasını
sağlayan İsis’e özel bir kokuyu öğrenir ve Osiris’i baştan çıkartır. Osiris de
yanılır ve İsis sandığı Neftis ile birlikte olur. Bu birliktelikten Anubis
doğar ancak Neftis, İsis ve Seth’in korkusundan çocuğu gizlemek zorunda kalır.
Ancak İsis bu çocuğu bulmaya kararlıdır. İsis, büyücülük tanrısıdır ve güçlerini
kullanarak çocuğu bulur. Ancak çocuk o kadar masumdur ki ona bir şey yapmaz.
Ancak onu kendi himayesine alır ve insanlar ile köpekler arasındaki sevgi
bağında olduğu gibi ona sevgiyle bakar ve Anubis İsmini verir. Anubis bu yüzden
köpek başlı ve insan gövdelidir.
Anubis, tanrılar yüce mahkemesinin
de bir üyesi olarak çok önemli bir konumdaydı. Ölüler önce yüce mahkemede Anubis’in
huzuruna gelir ondan sonra sonsuzluğa uğurlanırlardı. Anubis mahkemede elinde büyük
bir asa ile durur ve oldukça görkemli bir figür olarak yerini alırdı.
Ma’at
ve Ölüm
Antik Mısır toplumları ruhun kalpte
olduğuna inanırlardı. Onlar için kalp en önemli organdı. Ruhun, duyguların
tezahürü kalpti. Ma’at ise kalbi duyguların toplum içindeki adaletli yanının
yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır. Ma’at Antik Mısır’da adalet tanrısıdır.
Ma'at başına çoğunlukla bir kuş tüyü takan genç bir tanrıça olarak tasvir
edilirdi. Mısırlılar Ma’at inancına o kadar bağlıdırlar ki toplum içindeki adalet
düzeni hep yerleşik ve muhteşem olmuştur.
Mısırlılar, öldükten sonra onların
neyi beklediğini bilirlerdi. Onlar öldükten sonra tanrı Anubis tarafından
yargılanırlardı. Anubis, Ma’at tüyünü terazinin bir tarafına diğer tarafına da
ölünün günahlarını koyardı. Eğer Ma’at tüyü ağır gelirse kişiyi güzel bir
ahiret hayatı beklerdi. Ancak günahlar daha ağır gelirse kişi tanrıça Ammit
tarafından yutulurdu. Ammit, dişi aslan, timsah ve hipopotam karışımı bir
yaratıktı ve en korkunç yaratıklar arasındaydı. Mısır’ın bu kadar büyük bir
medeniyet olmasının arkasında da Ma’at’ın adalet ilkesi yatmaktadır.
Sonuç
Ölüm, tüm medeniyetlerin ilgi odağı olmuş gerçek ile gizemin karışımı esrarengiz bir olgu. Her medeniyet ölümü anlamaya çalışmışlar ve ölümden sonraki hayata hazırlık yapmakla zaman geçirmişlerdir. Mısırlılar için ölüm Ma’at terazisinin neyi göstereceği gerçeğiyle sınırlı kalmıştır. Onlar için Anubis’e iyi görünmek her şeyin önündedir.
Kaynakça
Daniels M. (2014). Bir Nefeste Dünya Mitolojisi. Maya Kitap.
Hornung,
E. (2003). Ana Hatlarıyla Mısır Tarihi. Z.,A., Yılmazer (çev.),
İstanbul: Kabalcı Yayınevi.
Narçın, A. (2013).
A’dan Z’ye Mısır. İstanbul: Ozan Yayıncılık Ltd
TDK, (2020). Medeniyet.
Erişim adresi: https://sozluk.gov.tr/
Hart, G. (2010). Mısır Mitleri. M.,
S. Türk (çev.). Ankara: Phoenix Yayınevi.
Candan E. (Belirsiz).
Antik Mısır Sırları. Sınır Ötesi Yayınları.
National Geographıc.
Firavunlar Ülkesi Mısır.