Bu Blogda Ara

1 Mayıs 2022 Pazar

ANTİK MISIR’IN ÖLÜM TANRISI ANUBİS

 ANTİK MISIR’IN ÖLÜM TANRISI ANUBİS


Medeniyet ve Yeryüzü

Dünya medeniyetleri çeşitlidir. Öyle ki bu devasa yeryüzünde medeniyetin izinin olmadığı yer neredeyse hiç yoktur. Keşfedilmiş veyahut keşfedilmemiş olsun bu medeniyetler bu yeryüzüne hiç de yabancı değiller. Medeniyet kelimesi dilimize Arapça’dan geçmiştir. Uygarlık anlamına gelir. Medeni olan aynı zamanda uygar olandır. Yeryüzü uygar toplumlar cenneti, uygar olmayı becerememiş barbar toplumlar cehennemidir. Elbette bu cenneti ve cehennemi gün yüzüne çıkartmak yine Tarih biliminin işidir.

Tarihçilik, medeniyet çöplüğünde uygar toplum arama işidir. Her araştırmacı o çöplükte işe yarayacak bir şey arar, bulursa onu yüceltir veyahut gömer. İşte böyle böyle toplumlar aydınlatılır, gün yüzüne çıkartılır ve geleceğe aktarılır. Hasan Ali Yücel şöyle der; “Bir medeniyetten öbürüne geçerken kaybolan şeylerin yanı başında gerçek saltanatlar da vardır.” Belki de tarihçiler o saltanatın peşindedirler. Bu kadar geniş ve bir o kadar da geçmişi olan yeryüzünün medeniyetlerini araştırırken, bu medeniyetlerin ölüme olan yaklaşımları da hep merak konusu olmuştur.


Ölüm ve Medeniyet İlişkisi

Ölüm, ruhun bedenden ayrılması veya bedenden soğuması olarak nitelendirilebilir. Ölümü geniş anlamda ele almak oldukça güçtür. Dünya üzerinde yer alan bütün medeniyetler kendilerini ölümle bağdaştıracak aksiyonlarla meşgul etmişlerdir. Geçmiş medeniyetlerde ya da günümüz medeniyetlerinde olsun ölüm asla bir yok oluş değildir. Ölüm yeni bir başlangıçtır. Hatta bazı medeniyetlerde sonsuz bir başlangıçtır.

Anadolu medeniyetlerinden biri olan Urartular’da ölüm yeni bir hayatın başlangıcı anlamına gelirdi. Ölen kişi yeni ve sonsuz bir hayata merhaba diyecekti. Bu inanç sadece Urartular’da değil çağdaş bütün toplumlarda vardı. Urartular mezarlarını oda şeklinde yaparlardı. Ölen kişiyi oraya gömerlerdi. Çünkü herkes çıktığında ölü yeniden dirilecekti yeri dar olamamalı rahat bir ortamda dirilip yeniden yaşamalıydı.

Yukarıda da belirtildiği gibi ölüm, tüm medeniyetlerde üzerine en çok düşünülen olaylardan biridir. Dünya üzerinde kurulmuş en büyük medeniyetlerden biri olan Antik Mısır medeniyetinde ölüm teması da oldukça ilgi çekicidir. Birçok medeniyette olduğu gibi Antik Mısır medeniyeti de ölümü bir yok oluş değil yeni bir başlangıç olarak nitelendirmiştir.


Nil ve Antik Mısır

Antik Mısır medeniyeti, dünyanın en verimli toprakları arasında gösterilen Nil Nehri’nin oluşturduğu Nil deltası üzerine kurulmuştur. Nil üzerinde yükselen güneş ile başlayan ve yıllardır hiç değişmeyen muazzam bir ritüel. Gündoğumunu takip eden muhteşem bir yaşam mücadelesi. Antik Mısır bize Nil’in armağanıdır der Heredotos. Gerçek anlamda Antik Mısır, Nil tarafından yaratılmış ihtişamlı bir medeniyettir.

         Antik Mısır coğrafyası farklı medeniyetler tarafından idare ediliyordu. Tarihte bilinen ilk Mısır kralı büyük kral Menes’dir. Ancak ilk defa Aşağı ve Yukarı Mısır’ı birleştirerek siyasi birliği sağlayan Abeculu (Abidos) firavun Narmer’dır. Narmer, kimi kaynaklara göre Akrep Kral’ın ta kendisidir. Ancak büyük Mısır tarihçisi Erik Hornung’a göre ilk Mısır kralı Aha’dır. Ona göre Aha, gerçek Akrep Kral’dır. Antik Mısır bu siyasi hamle ile 3000 yıllık devasa bir medeniyetin ilk adımını atmıştır.


Antik Mısır ve Din

     Siyasi olarak belli bir düzeni olan Antik Mısır’da dini hayat da oldukça aktifti. Antik Mısır toplumları pragmatist düşünce anlayışı ile doğada onlara yardımcı olan her olayı, nesneyi tanrılaştırmıştır. Antik Mısır tanrıları bu bakımdan oldukça fazladır. Örneğin Nil’in verimli topraklarında hasat yapmayı beklerken güneş onlar için çok önemliydi. Güneş bu kadar önemliyken güneş için bir tanrının olamaması kaçınılmazdı. İşte Antik Mısır medeniyeti dini yaşamını bu çerçevede belirlemişti.

     Yukarıda da bahsettiğim dini hayat düzeni, ölüm sırasına ve ölümden sonraki yaşama da etki etmişti. Antik Mısır toplumları ölümden sonraki hayata inanıyorlardı. Bu inanç onların ölüme merak duymalarını da sağlamıştı. Hayatlarını etkileyen bu yeniden başlangıç olgusu ölümü tanrılaştırmayı da gerekli kılmıştı. Antik Mısır toplumlarında ölümle bağdaştırılan iki önemli tanrı vardır. Bunlar; Anubis ve Osiris’dir. Osiris’den Tanrıça İsis yazımda bahsetmiştim.


Anubis ve İsminin Kökeni

          Anubis, birçok kaynaklarda Lenpw, Inpu, Imeut ve Anpu olarak da geçer. Ancak en çok bilinen ve kullanılan ismi Anubis’dir. Anubis, Antik Mısır’da “cenaze tanrısı” olarak bilinir. Yaygın kanı onun ölüm tanrısı olduğu olsa da aslında Anubis ölülerin son yolculuklarında uğradıkları cenaze tanrısıdır.

      Anubis, çakal başlı, gövdesi insan gövdesini andıran bir yapıya sahiptir. Kimi kaynaklarda çakal başlı değil köpek başlı olduğu da söylenir. Antik Mısırlılar mezarlıklarda çakalların fazla dolaşmasından yola çıkarak Anubis’i çakal başlı olarak tasvir etmişlerdir. Aslında hayvan figürleri pek çok medeniyette yaygın olarak kullanılmıştır. Örneğin; Türk medeniyetinde kurt figürü oldukça önemlidir.

“Başlangıçta Nephthys ve Ra'nın oğlu olduğu söylenir. Bazı kaynaklarda Seth'in yeğeni olarak belirtilince Horus'un kardeşi, Osiris ile İsis'in de çocuğu olacağı tahmin ediliyor. Ölüm lordu olarak da anılır. Bazı kaynaklarda tanrıça Hesa'nın oğlu olduğu şeklinde anlatımlar var. Ona "kemikleri yeniden toplayan" aşağı alemin " kapı açıcısı" da denir.”. Anubis, büyük tanrı Horus’un üvey kardeşidir. Horus, Anubis’i hiç sevmez ona hep aşağılık gözle bakar ve üvey kardeş diye hitap ederdi.


Neftis ve Osiris

      Anlatıya göre Osiris ve kız kardeşi Neftis arasında tek taraflı bir şeyler yaşanır. Ancak Osiris, İsis ile Neftis ise Seth ile evlidir. Ancak Neftis, Osiris’in onu kokusundan tanımasını sağlayan İsis’e özel bir kokuyu öğrenir ve Osiris’i baştan çıkartır. Osiris de yanılır ve İsis sandığı Neftis ile birlikte olur. Bu birliktelikten Anubis doğar ancak Neftis, İsis ve Seth’in korkusundan çocuğu gizlemek zorunda kalır. Ancak İsis bu çocuğu bulmaya kararlıdır. İsis, büyücülük tanrısıdır ve güçlerini kullanarak çocuğu bulur. Ancak çocuk o kadar masumdur ki ona bir şey yapmaz. Ancak onu kendi himayesine alır ve insanlar ile köpekler arasındaki sevgi bağında olduğu gibi ona sevgiyle bakar ve Anubis İsmini verir. Anubis bu yüzden köpek başlı ve insan gövdelidir.

      Anubis, tanrılar yüce mahkemesinin de bir üyesi olarak çok önemli bir konumdaydı. Ölüler önce yüce mahkemede Anubis’in huzuruna gelir ondan sonra sonsuzluğa uğurlanırlardı. Anubis mahkemede elinde büyük bir asa ile durur ve oldukça görkemli bir figür olarak yerini alırdı.


Ma’at ve Ölüm

      Antik Mısır toplumları ruhun kalpte olduğuna inanırlardı. Onlar için kalp en önemli organdı. Ruhun, duyguların tezahürü kalpti. Ma’at ise kalbi duyguların toplum içindeki adaletli yanının yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır. Ma’at Antik Mısır’da adalet tanrısıdır. Ma'at başına çoğunlukla bir kuş tüyü takan genç bir tanrıça olarak tasvir edilirdi. Mısırlılar Ma’at inancına o kadar bağlıdırlar ki toplum içindeki adalet düzeni hep yerleşik ve muhteşem olmuştur.

      Mısırlılar, öldükten sonra onların neyi beklediğini bilirlerdi. Onlar öldükten sonra tanrı Anubis tarafından yargılanırlardı. Anubis, Ma’at tüyünü terazinin bir tarafına diğer tarafına da ölünün günahlarını koyardı. Eğer Ma’at tüyü ağır gelirse kişiyi güzel bir ahiret hayatı beklerdi. Ancak günahlar daha ağır gelirse kişi tanrıça Ammit tarafından yutulurdu. Ammit, dişi aslan, timsah ve hipopotam karışımı bir yaratıktı ve en korkunç yaratıklar arasındaydı. Mısır’ın bu kadar büyük bir medeniyet olmasının arkasında da Ma’at’ın adalet ilkesi yatmaktadır.


Sonuç

      Ölüm, tüm medeniyetlerin ilgi odağı olmuş gerçek ile gizemin karışımı esrarengiz bir olgu. Her medeniyet ölümü anlamaya çalışmışlar ve ölümden sonraki hayata hazırlık yapmakla zaman geçirmişlerdir. Mısırlılar için ölüm Ma’at terazisinin neyi göstereceği gerçeğiyle sınırlı kalmıştır. Onlar için Anubis’e iyi görünmek her şeyin önündedir.


Kaynakça

Daniels M. (2014). Bir Nefeste Dünya Mitolojisi. Maya Kitap.

Hornung, E. (2003). Ana Hatlarıyla Mısır Tarihi. Z.,A., Yılmazer (çev.), İstanbul: Kabalcı Yayınevi.

Narçın, A. (2013). A’dan Z’ye Mısır. İstanbul: Ozan Yayıncılık Ltd

TDK, (2020). Medeniyet. Erişim adresi: https://sozluk.gov.tr/

Hart, G. (2010). Mısır Mitleri. M., S. Türk (çev.). Ankara: Phoenix Yayınevi.

Candan E. (Belirsiz). Antik Mısır Sırları. Sınır Ötesi Yayınları.

National Geographıc. Firavunlar Ülkesi Mısır.